14.09.2020

SIKINTILARIMIZIN KAYNAĞI 4 HUSUS

Alanya Müftümüz Dr. İhsan İLHAN Koronavirüs (Covid-19) salgını’nın ortaya çıktığı ilk andan itibaren Müftülüğümüzün sosyal medya hesaplarından gerek sohbetleriyle gerek açıklamalarıyla din hizmetleri sunmaya ve vatandaşlarımızı bilgilendirmeye devam ediyor. Alanya Müftümüz Dr. İhsan İLHAN tarafından sosyal medya hesaplarımızdan paylaşılan “Sıkıntılarımızın Kaynağı 4 Husus” başlıklı sohbette şu ifadelere yer verildi:

HEPİNİZİ HÜRMET VE MUHABBETLE SELAMLIYORUM

Kıymetli Kardeşlerim! Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Cenab-ı Hak cümlemize rahmet eylesin. Cümlemizin günahlarını, kusurlarını, hatalarını af ve mağfiret eylesin. Hatalarımızı, yanlışlarımızı, günahlarımızı, affeylesin. Seyyiatımızı iyiliğe, hayra ve güzelliğe tebdil eylesin inşallah. İyiliklerimizle kötülüklerimizi yok eylesin. Tövbelerimizi ve istiğfarlarımızı kabul eylesin. Kendine hakkıyla kul, habibi edibine hakkıyla ümmet eylesin inşallah.

YAŞADIĞIMIZ ÇIKMAZLARIN TEMELİNDE İNSANIN BOZULMASI YATMAKTADIR

Kıymetli Kardeşlerim! Yaşadığımız asırda ve insanlık tarihinde insanın bozulmasıyla bütün hayatın bozulmasının doğru orantılı olduğu bilinmektedir. Bugün yaşadığımız çıkmazların, problemlerin ızdırap ve sıkıntıların temelinde insanın bozulması yatmaktadır. İnsanın bozulmasının temeli de kalbinin bozulmasıdır.

İNSANI İNSAN YAPAN KALBİDİR

İnsanı insan yapan kalbidir, ondaki güzellikler ve donanımlardır. O nedenle Peygamberimiz (sas)’in kalbin düzgünlüğüyle hayatın düzgün olacağını, kalbin bozuk olmasıyla hayatın bozuk olacağını ifade etmesi bu gerçeği ifade ediyor. Değerli Kardeşlerim! İslam alet ve edavatla uğraşmaz. Alet ve edavat, teknoloji ve gelişmeler insanlığa ait, akla ait ve çağın şartlarına göre gelişen şeylerdir. Asıl olan insandır. Yani alet ve edavatı kullanacak insanı, insani özelliklerinde tutabilmek, yaratılışındaki fıtratıyla tertemiz kılabilmektir. İşte o zaman hayat güzel olacaktır. İşte o zaman hukuki anlamda ve ahlaki anlamda bütün değerler yerini bulacaktır. Alet ve edavatla uğraşmak insana aittir. Ama o alet ve edavatı kullanan insanın bozulmasıyla bütün bilgi, bütün imkanlar; zulme, kötülüğe, fenalığa ve şerre alet haline gelir, sebep haline gelir. Onun için Peygamberimiz ifade edeceğimiz hadis-i şerifte insanlığın bugün neden bu sıkıntılarda, neden bu buhranlarda olduğunu, insanlığın neden çekilmez bir hayat içinde olduğunu, gittiğimiz, vardığımız her yerde neden bir güvensizlik olduğunu bizlere beyan ediyor.

PEYGAMBERİMİZ SIKINTILARIN KAYNAĞININ NE OLDUĞUNU BİZLERE BEYAN EDİYOR

Değerli Kardeşlerim! Arkamıza dönüp yürüdüğümüzde, işimizle meşgul olduğumuzda veya bir ticaretle, bir sanatla, bir tamirle meşgul olduğumuzda içimizde bir sıkıntının, bir ızdırabın olduğunu hissediyoruz. Sebebi nedir? Sebebi insanının bozulması, insanın kalbinin bozulmasıdır. O nedenle Peygamberimiz (sas) bütün sıkıntıların, bütün şekavetlerin, bütün çalkantıların, bütün dertlerin ve bütün problemlerin kaynağını dört hususta bizlere ifade ediyor.

Birinci husus, gözün donması (hissetmeyen, acımayan, merhamet duymayan, gözyaşı dökmeyen, acıma duygusunun yok olması, hiçbir şeye ağlamaması)’dır.

Değerli Kardeşim! Donuk bir göze, hissetmeyen, acımayan, merhamet duymayan, gözyaşı dökmeyen bir göze sahip olan insandan her şey beklenir. Bu tür bir insan şekavet dediğimiz bütün kötülüklerin, iyiliklerin dışındaki her şeyin kaynağı haline dönmüştür.

İkinci husus ise kalbin kasvetleşmesi, katılaşması ve taşlaşmasıdır.

Peygamberimiz (sas) tefsir mahiyetinde bir başa hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: “Allah’ın adını anmak dışında sözlerinizi çoğaltmayın. Çünkü Allah’ın adını anmak dışındaki sözler kalbi katılaştırır, Allah’tan en uzak olanlar ise kalbi katı olanlardır.”

Peygamber Efendimiz Allah’ı zikretmek dışındaki yani Cenab-ı Hak’kın azamet ve kudretini ifade eden ve dilimizde de zikir olarak ifade edilen la ilahe illallah, subhanellah, elhamdulillah gibi kavramları, bizzat Kur’an-ı Kerim okumak gibi zikirlerin ve Kur’an-ı Kerim’in ahkamını, emir ve hükümlerini konuşmak gibi hususlar dışındaki konuşmaların kalbi katılaştırılacağını beyan ediyor.

ALLAN İNSANIN BOZULAN KALBİNİN TAŞTAN DAHA KÖTÜ OLDUĞUNU İFADE EDİYOR

Değerli Kardeşlerim! Unutmayalım ki taşın bile bir yumuşaklığı vardır. Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de insanların kötülüklerini, merhametsizliklerini anlatırken onların nasıl insani özelliklerinden çıkıp vahşi hale geldiğini anlatırken insanın kalbinin taş’tan daha sert olduğunu ifade ediyor. Taş’ın Allah korkusundan yuvarlandığını, içinden su çıktığını ve nehirlerin aktığını ifade etmekle beraber insanın bozulan kalbinin taştan daha kötü olduğunu ifade ediyor. Allah rasulü ise “Allah’tan en uzak olanın kalbi en katı olandır.” Buyuruyor. O nedenle kalbin katı oluşu kişinin gözü’nün kurumasına da sebeptir. Yani bu kişi ağlamayan bir göze sahip olur. Merhameti, acıma duygusu olmayan bir göz sahibidir o. O nedenle Allah’ın ayetleri okunduğu zaman, Allah anıldığı zaman, Allah’ın birliği ve O’nun ahkamı konuşulduğu zaman ondan rahatsız olur, ondan ürker ve kalbi daralır… Ama Allah’ın dışındaki putlardan, sahte ilahlardan veya dünyevi menfaatler ve çıkarlar konuşulduğu zaman onlardan hoşnut olur. Bazen insanlara bazı şeyler anlattığın zaman ”yine nasihate başladı” derler. Doğru şeyleri, hak olan şeyleri dinlemekten rahatsız olurlar. Ama meleyani ve boş şeyler konuşulduğunda onlardan hoşnut olurlar.

KALBİN PASINI SİLMEK İÇİN EN BÜYÜK İLAÇ KUR’AN VE ZİKİRDİR

O nedenle kalbin katılaşması demek; Bir olan Allah’ın emir ve hükümleri konuşulduğu zaman onlardan nefretle ürkmek ve kalplerin daralmasıdır. Kalbin katılaşması demek; demirin paslanması gibi kalbin paslanmasıdır. Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim’de “Gerçek şu ki onların işleyip kazandıkları (kötülükler nedeniyle) kalpleri üzerinde pas bağlamış (ve ruhları kararmış) tır. Buyuruyor. Kalbin pasını silmek için de en büyük ilaç Kur’an ve zikirdir. Demek ki kalbin katılaşması, merhametten, şefkatten mahrum olması o kalp sahibini her zaman zulme, kötülüğe ve fenalığa sürükleyecek ve ona kötülükten başka bir şey işletmeyecektir. Unutmayalım ki Kalbin katılaşması; kötülüklerin işlene işlene o kalbe nokta nokta dokunmasıyla ve nokta nokta olarak kalpte kötülüklerin yer almasıyla kalbin siyahlaşması, kararması, paslaşması ve katılaşmasıdır. Yine Cenab-ı Allah Lokman suresi yedinci ayeti kerimede bize katı kalp sahibi olan insanların rahmetten ve incelikten mahrum olduğunu; zulümde aşırı gittiklerini, onlara Allah’ın ayetleri okunduğunda sırtlarını döndüklerini, böbürlendiklerini ve kibirlendiklerini ve kulaklarını tıkadıklarını, sanki kulaklarında bir kurşun varmış gibi davrandıklarını ifade ediyor. Allah işte bunları elim bir azap ile müjdele diyor. Bu elim azap yalnız ahretin azabı değildir. Bugün dünyada yaşanan insanların çekilmez yaşadığı hayat da en büyük ızdıraplardan birisidir.

HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ DÜNYAYI ELDE ETMENİN PEŞİNDEYİZ

Üçüncü husus ise “Büyük (bitmeyen, tükenmeyen) arzular peşinde olmaktır.”Bugün insanlığa bakalım… Hepimiz kendimizi kontrol edelim. Neyin peşindeyiz? Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyayı elde etmenin peşindeyiz. Var olana, kazandıklarımıza, elimizde olanları şükretmeyi unutup; hep nankörlük içerisinde helal ve haram tanımadan daha çok kazanma arzusu…. İnsan ölümsüz olduğunu, bu dünyada ebedi kalacağı noktasında bir sürü hedefleri ve niyetleri var. Kendine göre yapması gereken bir sürü unsurları var. Tükenmek bilmeyen arzular peşinde olmak demek yetmiş seksen yaşına gelip hala dünyaya yeniden başlamış gibi bir edayla dünyanın peşinde koşma arzusu demektir.

MÜSLÜMAN AHRETE KARŞI HIRSLIDIR

Dördüncü husus ise “Dünya’ya düşkünlüktür.” Değerli Kardeşlerim! Müslüman hırs sahibidir. Ama Müslüman sevaba karşı, ahrete karşı hırslıdır. Müslüman ahreti elde etmenin ve Allah’ın rızasını kazanma hırsı içindedir. Dünyanın hırsı değil. Dünyaya ne kadar hırs edersek edelim ne kadar düşkün olursak olalım ama bir gün dünya elimizden kayıp gidecektir. O nedenle Allah Rasulü (s.a.s)’ın bize öğretisinde insanın şekaveti’nin bu dört unsur olduğunu bize hatırlatıyor.

Bu hususları özetleyecek olursak bunlar; gözü kurumuş, acı duymayan, şefkat ve merhamet göstermeyen bir göz, kalbi kararmış, katılaşmış, merhametten, incelikten, insanlara iyilik yapmaktan mahrum olan, zulmü kedisine merkez edinmiş bir kalp, arzular peşinde koşan, arzuları tükenmeyen bir anlayış ve dünyaya karşı düşkünlük… İşte bugün dünyamızın, içinde bulunduğumuz hayatın en büyük problemi budur. İnsanlar ölümü bildikleri halde, cenneti cehennemi bildikleri halde ve hesabı bildikleri halde neden bugün ibadet noktasında, kulluk ve taat noktasında, Allah’ın emrini yerine getirme noktasında bu kadar gevşek ve ilgisiz? Okunan ezanlara neden cevap verilmez? Camiler neden dolmaz? işte bütün mesele Rasullullah Efendimizin beyan ettiği şekilde dünya hırsı bizi her şeyden alıkoyuyor.

Bakın şunu söylüyorlar: Yeri geldiğinde bir yanlışı görüp, hocaya küsüp sonra camiye küsenleri görüyoruz. Hiç bir ticaret merkezinde kendisine yanlış yapan, kendisini aldatan, insanlara karşı fahiş fiyatla mal sattığı halde hiç dükkana, ticaret merkezine kızan insanı gördünüz mü? Duydunuz mu? Bu da ne kadar güzel bir bahane… İşte şeytan başka bir kulp takıyor, başka bir vesveseyle insanı kulluktan alı koyuyor…

ÖLÜMLÜ OLAN BİR HAYATA SAHİP OLDUĞUMUZU UNUTMAYALIM

Değerli Kardaşlerim! Evet, her şeyin bir çakması vardır. Her şeyin bir yanlışı vardır. İnsanlar hatalardan uzak değildir. Hoca da olsa, ilim adamı da olsa mutlaka hepimizin hatası vardır. Hatalar münferittir. Hatalara bakıp ta kendi kulluğumuz ve taatimizi ihmal etmek ancak şeytan’ın oltasına düşmekten başka bir şey değildir. O nedenle hepimiz kendimize dersimizi alalım. Ağlayan bir göz’e, merhametli bir kalb’e, ölümlü olan bir hayata sahip olduğumuzu, ebedi hayata olan hırsımızı daima kamçılamalı, dünyaya karşı düşkünlüğümüzü tedbirli ve ölçülü tutmalı, asıl hırsımızın Allah’ın rızasını kazanmada, ebedi hayatı kazanmada olduğu şuurunda olmalıyız.

RABBİM BİZLERİ AHRET HIRSI İÇERİSİNDE YAŞAYAN KULLARINDAN EYLESİN

Rabbim Peygamber Efendimizin bizlere beyan ettiği ve reddettiği bu dört özellikten bizleri muhafaza eylesin. Bu hususların zıddı ile; ağlayan bir gözle, merhamet dolu bir kalple, Allah’ın istediği şekilde yaşama bilinciyle yaşayan, ölümlü bir hayat içerisinde olduğu şuuruyla yaşayan bir kul olmayı, dünya hırsı değil; ahret hırsı içerisinde yaşayan kullarından eylesin. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum.