Allah-Teala Kur’an-ı Kerim’inde şöyle buyurur: “O size istediğinizher şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şubir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür. (İbrahim,34).
İnsanbaşıboş bırakılmadığı gibi çaresiz de yaratılmamıştır. Bu ayetten dünyahayatımızı sürdürebilmemiz için insanî olarak muhtaç olduğumuz her şeyin bizebahşedildiğini anlamamız zor değil. Havanın, suyun, gıdanın ilk akla gelennimetler olması yanında, insanın eşinin çocuklarının olması, evinin, yurdunun,her şeyini kendileri ile paylaşacağı dostlarının olması, mutluluğu bulabileceğibütün sebeplerin istediğinde var olması gibi akla gelebilecek her şeyi anlamakmümkün (Bakara, 29).
Kur’an-ı Kerim insanlığın hizmetine sunulan nimetleri birçok ayet-i kerimedetek tek sayar ve Rabbına kulluğunu hatırlatır. Gece ile gündüzün yaratılmasınınve araka arkaya gelişinin(Al-i İmran, 190), gökten yağmurun inmesinin, onunlatabiatın canlılık kazanmasının, insana eşlerin ve çocukların verilmesinin,hayvanların insanın hizmetine sunulmasının, hayvanların sütlerinden,derilerinden ve birçok meyveden ve sebzeden istifade ettiklerinden (Nahl,65-69), evlerimizin dahi nimet oluşundan (Nahl, 80) bahisle, insanlardüşünmeye, değerlendirmeye kulluğa ve şükre davet edilir.
Dale Carnegie, insanın sahip olduğu ama farkında olamadığı ve şükretmek içinbirçok sebebin olduğunu şu cümlelerle anlatır:
“Sahip olduğumuz inanılmaz nimetlere biraz olsun dikkat eder ve onlar üzerindedüşünecek olursanız, masallardaki Ali Baba’nın hazinelerinden çok dahafazlasının elinizde bulunduğunu hayretle göreceksiniz.
- İki gözünüzü bir milyara satar mısınız?
- Veya ayaklarınızı kaç milyara satarsınız?
- Veya ellerinizi? Çocuklarınızı? Ailenizi?
Bütün mevcudunuzu toplarsanız göreceksiniz ki onları, Rockfeller’in veyaFord’ların elindekileri altınların toplamına değişmeyeceksiniz.
Fakat bunları takdir edip şükrediyor muyuz?
Maalesef hayır…
Schopenhaur’ın dediği gibi,”Elimizde olan şeyleri çok seyrekdüşünürüz, eksik olanları ise daima.
Şükredecek bu kadar nimete sahipken, acaba neden hep sızlanıyoruz?”
Ne kadar gerçek değil mi?
Şükredemiyoruz? Hep yokluğu görüyoruz. Yokluğun bile şükredilecek taraflarıvardır. Kanaatsizlik gözlerimizi bürümüş; oysa insan ne kadar çoğa sahip olsahep az görür. Nitekim Sevgili Peygamberimiz de, “İnsanoğlunun bir vadi dolusualtını olsa, bir vadi daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şeydoldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder. ” (Buhârî, Rikak 10)buyurmak suretiyle bu gerçeği dile getirmiştir. Bu bağlamda Sa’d b. EbîVakkâs’ın oğluna ettiği nasihat de zikre değerdir: “Oğlum! Zenginlik istediğinzaman, onunla beraber kanaat de iste. Çünkü kanaatkâr olmayanı servet zenginetmez.”
Halbuki insan varlığı gönül tokluğunda aramalıdır. “Gerçek zenginlik, malçokluğu ile değil, gönül tokluğu iledir.” (Buhârî, Rikak, 15; Müslim, Zekât,130), "...Kanaatkâr ol ki, insanların Allah'a en çok şükredeniolasın." (İbn Mâce, Zühd, 24) hadisleri, bize gerçek zenginliği veşükretmeyi öğretir.